Göz kapaklarının içlerinde ortaya çıkan göz taşlarında tedavi yaklaşımlarının değişebileceğini söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Başak Bostancı, hususla ilgili bilgilendirmelerde bulundu.
Bu taşların çoklukla rutin muayeneler sırasında fark edildiğini de kaydeden Doç. Dr. Bostancı, “Sadece sarı nokta hastalığı ya da göz tansiyonu üzere gözle ilgili farkındalık yaratmaya çalıştığımız hastalıkların dışında kronik kuruluk, alerjiler, konkresyon üzere halk ortasında çok yaygın olmayan hastalıkların da göz muayenesi esnasında ortaya çıktığı unutulmamalıdır” diye konuştu.
“GÖZ YÜZEYİNE YANLIŞSIZ ÇIKARSA DİKKAT”
Doç. Dr. Bostancı, “Göz taşı Latince ismiyle de konjonktival konkresyon dediğimiz yapı, gözlerimizin kapağın içini döşeyen kısmında; üst kapakta ve alt kapakta bir ya da birkaç adet olabilen beyaz, sarı renkte küçük taşlara verdiğimiz isimlerdir. Bu yapıya her ne kadar taş desek de aslında tam olarak bir taş olduğunu söyleyemeyiz. Göz taşı, bedenimizin yüzeyini örten epital hücrelerinin ve gözyaşı üreten bezlerin içindeki protein yapıdaki gereçlerin vakitle kalsiyumla örtülmesiyle oluşan küçük beyaz birikintilerdir. Bunlar ziyanlı değil ama küçük birikintiler vakitle üzerlerini örten konjonktiva dediğimiz yapıyı delerek göz yüzeyine yanlışsız çıkarsa o vakit hastanın gözüne batarak, yabancı cisim hissi, kızarıklık, yanma, batma oluşturabilir ve hastada kimi konforsuzluk şikâyetlerine yol açabilir. Bu üzere şikâyetler olduğunda hastalarımızın göz kapaklarının içinde küçük beyaz kristalleri gördüğümüz vakit çok küçük bir iğnenin yardımıyla bunları çıkarabiliyoruz. Akabinde tedavilerle hastayı rahatlatıyoruz” sözlerini kullandı.
“HİÇBİR SEBEBE BAĞLI OLMADAN OLUŞABİLİR”
Göz taşlarının ekseriyetle orta ve ileri yaştaki hastalarda görüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Bostancı, “Taşlar, hiçbir sebebe bağlı olmadan ortaya çıkabildiği üzere kronik kuruluğu, alerjisi olan hastalarda da yıllar içinde bu birikintiler oluşabiliyor. Hastalar, hiçbir şikayet belirtisine maruz kalmadan rutin muayenesinde gözlerinde bu birikintilerin olduğunu öğrenebiliyor. Birtakım hastalarımızda ise gözlerinde kum yahut yabancı bir cismin yaratacağı batma şikâyetiyle bize başvurduklarında gözlerindeki bu oluşumları kendilerine gösteriyor ve tedaviye başlıyoruz” dedi.
“MUTLAKA GÖZ HEKİMİ TARAFINDAN ÇIKARILMASI LAZIM”
Doç. Dr. Bostancı, kelamlarına şöyle devam etti:
“Bazen göz taşlarının üstü epey kalın konjonktiva katmanıyla örtülü oluyor. Birtakım hastalarımızda göz taşı çok fazla olmasına karşın çok şikayet yoksa taşları yapay gözyaşı ve jellerle tedavi ediyoruz. Lakin göz taşları, yüzeyden besbelli hale gelmiş ve konjonktiva tabakayı keserek gözün dış kısmındaki şeffaf katmana ziyan vererek birtakım sorunlara yol açmışsa kesinlikle göz hekimi tarafından çıkarılması lazım. Burada altını çizmem gereken şey ise hastaların göz taşlarını asla kendi başlarına meskenlerinde çıkarmaya çalışmaması gerektiğidir. Kesinlikle tecrübeli bir göz tabibi tarafından mikroskop karşısında lokal anestezi ile çıkarılması ve yanlışsız antibiyotik tedavisinin verilmesi lazım. Göz taşları şayet kronik alerji ya da kuruluk durumuna bağlı olarak çıkıyorsa burada temel sebep olan alerji ve kuruluğunda tedavi edilmesi gerekir.”
“GÖZ TAŞLARI VAKİT İÇİNDE TEKRAR ÇIKABİLİR”
Göz taşlarının vakit içinde tekrar çıkabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Bostancı, “Hastalarımız nizamlı göz denetimlerine gelerek taşların tekrar çıkıp çıkmadığı hakkında bilgi alabilir. Bu noktada nizamlı göz muayenesinin kıymetinin altını çizmemiz lazım; yalnızca sarı nokta haslığı ya da göz tansiyonu üzere gözle ilgili farkındalık yaratmaya çalıştığımız hastalıkların dışında kronik kuruluk, alerjiler, konkresyon üzere halk ortasında yaygın bilinmeyen durumların da göz muayenesi esnasında ortaya çıktığı unutulmamalıdır. Rutin göz muayeneleri ile daha konforlu bir görme sağlanabilir” sözleriyle kelamlarına son verdi.